Kıymetli Kardeşlerim!
Henüz genç yaşta İslam’ın nuruyla şereflenen Erkâm b. Ebi’l-Erkâm (r.a.), Hz. Peygamber’in davetine icabet eden ilk Müslümanlardan biri olma şerefine nail olmuştu. O dönemde İslam’ın tebliği henüz gizli yapılıyordu ve müminler müşriklerin zulmünden korunmak için ihtiyatlı davranmak zorundaydı. Müslümanların bir araya gelmek, ilim öğrenmek ve ibadet edebilmek için güvenli bir mekâna ihtiyaçları vardı. İşte tam bu dönemde, Erkâm b. Ebi’l-Erkâm (r.a.) büyük bir fedakârlık göstererek, “Evim evindir yâ Resûlallah!” diyerek evini İslam’a vakfetti. Böylece Safa Tepesi’nin eteklerinde, Kâbe’ye yakın ama dikkat çekmeyecek bir konumda bulunan Erkâm (r.a.)’ın evi, Müslümanların bir araya geldikleri, ibadet ettikleri ve İslam’ı tebliğ ettikleri bir merkez hâline gelmişti. Müminler burada Allah’ın kitabını öğreniyor, Resûlullah (s.a.v.)’in rehberliğinde imanlarını güçlendiriyor ve kardeşlik bağlarını pekiştiriyorlardı. Bu ev, İslam nurunun yayıldığı ilk mektep ve medrese oldu.
Değerli Müminler!
Dâru’l-Erkâm’ın en büyük faziletlerinden biri, bu mübarek evde birçok büyük sahabenin imanla şereflenmesidir. Hz. Hamza ve Hz. Ömer gibi sahâbîler bu evde iman etmiş, İslam’ın yayılmasında ve tatbik edilmesinde büyük rol oynamışlardır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu evde ashabına Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmiş, nazil olan ayetleri tebliğ etmiş ve onların imanlarını pekiştirmiştir. İşte Dâru’l-Erkâm, bu kutlu atmosferde Müslümanların imanlarını pekiştirdiği, iyiliği yaymanın ve kardeşlik bağlarını güçlendirmenin en güzel örneğini yaşattığı bir merkez olmuştur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de ilim ve sohbet halkalarının faziletini bizlere şöyle müjdelemiştir: “Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” Bu hadîs-i şerifle, Efendimiz (a.s.) ilim ve sohbet halkalarının ne kadar değerli olduğunu ve bu meclislerin Allah’ın rahmetine nasıl mazhar olacağını en güzel şekilde ifade etmiştir.
Kıymetli Cemaat!
Bugün bizlere düşen en önemli görev, Dâru’l-Erkâm’dan bizlere miras kalan bu kıymetli geleneği yaşatmaktır. Kardeşlerimizle hemhâl olmak, dertleriyle ilgilenmek ve dinimizi öğrenmek önemlidir. İslam Toplumu Millî Görüş olarak, var olduğumuz günden bu yana bu kutlu mirası devam ettiriyor, evlerimizi birer ilim ve sohbet halkasına dönüştürüyoruz. Her bir Müslüman’ın, Erkâm (r.a.) gibi evini İslam’a hizmet için vakfetmesi, komşularıyla ve cemaatle bir araya gelerek Allah’ın kitabını okuması, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetini öğrenmesi ve bu geleneği azimle devam ettirmesi önemlidir. Özellikle kış mevsiminin gelmesi, Dâru’l-Erkâm sohbetleri gibi güzide gelenekleri yeniden canlandırmak ve yaşatmak için büyük bir fırsattır. Hutbemin başında okuduğum
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a iman edersiniz.” ayeti mucibince hayırlı bir ümmet olabilmek için iyiliği yaymalı, kötülükten menetmeli ve evlerimizi Dârul-Erkâm gibi ilim ve ibadet mekânlarına dönüştürmeliyiz. Unutmayalım ki evlerimiz, sadece barınma yerleri değil, Allah’ın zikredildiği, Kur’an’ın okunduğu ve ilimle nurlanan mekânlar olmalıdır. Rabbim bizleri Erkâm (r.a.) gibi fedakâr ve İslam’a hizmet eden kullarından eylesin. Evlerimizi iman, ilim ve rahmetle doldursun. Allah’ın rahmeti, mağfireti ve bereketi üzerinize olsun!
1 Müslim, Zikr 38
2 Âl-i İmrân suresi, 3:110
Hutbe-Norveççe