Gerçek Muhacir

CUMA HUTBESİ

Kıymetli Müslümanlar!

İnsanlık tarihinin belli dönemlerinde, iman etmiş birtakım topluluklar sadece “Rabbimiz Allah’tır.” dediği için her türlü zulme reva görülmüştür. Yerlerinden ve yurtlarından çıkarılmıştır. Allah’a iman etmiş olmanın bedeli kendilerine en ağır şekilde ödettirilmek istenmiştir. Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ﷺ ve onun güzide ashabı da bu sebeple zulme uğramış, hakikate gözlerini kapatan ve aydınlığı boğmak isteyen Mekkeli müşrikler onları sürekli taciz etmiş ve aç bırakmıştır. Hatta başta Hz. Yâsir ve ailesi olmak üzere, birçok sahabe bilfiil şehit edilmiştir.

Muhterem Kardeşlerim!

Yaşanan bu menfi gelişmeler sonrasında, Rabbimizin müsaadesiyle Müslümanlar önce Habeşistan’a ve sonrasında ise İslam’ın ilk başşehri olacak olan Medine’ye hicret ettiler. Miladi takvimde 622 yılında gerçekleşen bu olay, İslam tarihindeki önemine binaen Hz. Ömer döneminde Müslümanların kullandığı takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiş ve bizatihi takvimin ismine hicri takvim denmiştir. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de, inançları sebebiyle yurtlarını terk etmek zorunda kalan muhacir kullarını müjdelemektedir; “İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1]

Aziz Müminler!

Hicret kelimesi “terk etmek, ayrılmak, bir yerden başka bir yere göç etmek” anlamına gelmektedir. Hicret eden kimseye ise muhacir denmektedir. Hicret dar anlamıyla, sahip olduğu inançlarından kaynaklı maruz kaldığı zulümler sebebiyle, yaşadığı yeri terk edip özgür olduğu bir yurda göç etmektir. Geniş anlamı ise kötüyü, yanlışı ve bâtılı terk edip iyiye, hayra ve hak olana doğru yolculuğa çıkmaktır. Hicretin bu geniş anlamını Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle teyit etmektedir: “(Gerçek) Müslüman, insanların dilinden ve elinden emin olan kişidir. (Gerçek) muhacir ise Yüce Allah’ın yasakladığı şeylerden hicret edendir.”[2]

Aziz Cemaat!

Günümüzde, yeryüzünün çok farklı coğrafyalarında sahip olduğu inancı, kültürü ve etnik kimliği sebebiyle, yurtlarını terk etmek zorunda kalan insanların sayısı her geçen gün ne yazık ki artmaktadır. Dünya nüfusu içerisinde muhacirler, artık birçok ülkenin nüfusunu dahi aşar duruma gelmiştir. Bugün Birleşmiş Milletler resmî verilerine göre dünyada zorunlu göçe maruz bırakılan insan sayısı 70 milyonu aşmış durumdadır. Âdeta, tarihin ikinci kavimler göçüne şahit olduğumuz dönemleri yaşamaktayız. Biz Müslümanlar, uğradıkları zulümler sebebiyle sığınmacı durumuna düşen mazlum muhacirlere karşı, Medineli ensarın gösterdiği alicenaplığı, dini ve dili ne olursa olsun tüm mazlum muhacirlere karşı göstermek zorundayız. Diğer taraftan ise, ibadet, taat ve ahlakımızı her geçen gün güzelleştirme yolunda muhacir olmaya gayret etmeliyiz.

Allah (c.c.) batıldan hakka, şer olandan hayra ve kötüden iyiye doğru niyetlendiğimiz yolculuktaki muhacirliğimizde ayaklarımızı sabit kılsın. Amin.

[1] Bakara suresi, 2:218
[2] Buhârî, Rikâk, 26

Hutbe-Gerçek Muhacir

Hutbe-Arapça