Hutbe: Kumanya Kampanyası / Zekâta Hazırlık

Cuma Hutbesi

Muhterem Müslümanlar!

Büyük bir heyecanla karşılamaya hazırlandığımız on bir ayın sultanı ramazan ayına kavuşmaya az bir zaman kaldı. Mukabele, teravih, sahur, oruç, iftar gibi salih ameller ile bu feyiz dolu ayı geçirebilmek büyük bir nimettir. Rabbimiz hepimize nasip etsin. Ancak bizler bireysel manada bu ibadetleri yerine getirme imkânı -hamdolsun- bulabiliyorken diğer taraftan, dünyanın birçok yerinde bu imkânlardan mahrum olup fakirlik ve yoksulluk içerisinde ramazan-ı şerifi karşılayan kardeşlerimiz bulunmaktadır. Sahur ve iftarda bir tas çorbaya bir dilim ekmeğe muhtaç nice aileler var ki bizlerin desteklerini ve yardımlarını beklemektedirler.

Hasene Derneğinin “Bir Kumanya Bin Sevince Vesile” sloganı ile başlattığı Kumanya Kampanyası böyle bir ihtiyacı karşılamak üzere başlatılmış olup bugünlerde tamamlanmak üzere. Ramazan ayı öncesi fakir ve muhtaç ailelerin sofralarına kumanya paketi ulaştırmayı hedefleyen kampanya 55 ülkede, on binlerce ihtiyaç sahibine ulaşacak. Görevli arkadaşlarımız yakında yola çıkacaklar. Katkıda bulunmak isteyen kardeşlerimiz geciktirmeden yardımlarını ulaştırsınlar inşaallah.

Aziz Cemaat!

Mukabele, teravih, oruç gibi az önce saydığımız ibadetlerin yanı sıra ayrıca İslam’ın şartlarından biri olan zekâtı da hatırlatmakta fayda vardır. Zekâtın Kur’ân-ı Kerim’de onlarca ayette namaz ile birlikte zikredilmesi önemini anlamak için yeterlidir. Rabbimiz, Meâric suresinde kâfirleri zemmettikten sonra müminleri şu şekilde vasfeder: “Ancak, namaz kılanlar başka. Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.”[1] İşte burada kastedilen zekâttır. Ayrıca Peygamber Efendimiz ﷺ, Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken onlara ilk önce tevhidi, sonra namazı, sonra zekâtı öğretmeyi emretmiştir ve demiştir ki: “O Yemen halkına bildir ki, Allah zenginlerin mallarından alıp ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağın zekâtı/sadakayı farz kılmıştır.”[2] Muaz (r.a.)’ın buradaki görevi de zekâtı almak ve yerine ulaştırmak idi.

Aziz Kardeşlerim!

Özetle zekât; bir Müslüman’ın, ailesinin temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra geriye kalan mallarından biriktirdiği mal varlığının kırkta birlik kısmıdır. Zekât, söz konusu mal varlığı ister para olsun ister diğer değerli eşyalar olsun, nisap miktarını geçiyorsa, o Müslüman’ın mal varlığının yüzde iki buçukluk kısmını Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilen yerlere vermesidir. Nisap miktarına sahip olan bir Müslüman’ın zekâtı vermemesi ya da zekâtı ertelemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Çünkü zekât isteğe bağlı bir ibadet değil; Allah’ın emri gereğidir.

Muhterem Müslümanlar!

Zekât ibadeti isteğe bağlı olmasa da sevap ve ecri kat kat olan bir ibadettir. Allah ﷻ bu hakikati şu ayeti ile açıkça beyan etmiştir: “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.”[3] Dolayısıyla verdiğimiz zekâtları aslında bir nevi kendi ahiret hesabımıza yatırdığımız bir kazanç olarak görebiliriz.

İçinde yaşadığımız bu coğrafyada bize bahşedilen nimetlerin, dünyanın diğer yerlerindeki insanlara göre ne kadar bol olduğunu görüyoruz. Unutmayalım ki, bizler önümüzde duran bu bol nimetlerin şükrünü eda etmekle mükellefiz. Bu şükrün sadece sözlü olarak ifade edilmesi ise yeterli değildir, şükrümüzü bize bahşedilen nimetleri onlara sahip olmayanlarla paylaşmak suretiyle tam olarak göstermiş oluruz.

Değerli Kardeşlerim!

Bizler cemaat olarak zekât ve fitrelerimizi, Kur’ân-ı Kerîm’de zekâtın farz kılınmasındaki hikmetleri dikkate alarak topluyor ve yine Kur’an’ın belirlediği sekiz sınıfa dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Yaşadığımız bu toplumlarda Müslüman varlığımızın devamı için yapılan çalışmalara katkıda bulunurken fakir, miskin, öğrenci, mazlum, mağdur bütün kardeşlerimize imkânlar ölçüsünde zekâtlarınız ulaştırılmaktadır.

Öyle ise, önümüzde bulunan mübarek ramazan ayında zekât ibadetlerimizi ifa ederek kulluk görevlerimizi yerine getirme gayretinde olalım. Şimdiden mallarımızın zekâtlarını hesaplayıp gerekli hazırlıkları yapalım. Rabbim zekâtlarınızı ve diğer tüm ibadetlerinizi kabul buyursun!

[1] Meâric suresi, 70:22-25
[2] Buhârî, Zekât, 97; H. No:1496
[3] Bakara suresi, 2:110