Nefsimizi Terbiye Etmek

CUMA HUTBESİ

Muhterem Kardeşlerim!  

Bütün varlığı yoktan var eden yüce Mevlamız, insanı beden ve ruhtan müteşekkil olarak yaratmıştır. Mahlukatın en şereflisi olan insan, her ne kadar bedenen en güzel surette yaratılmış olsa da, onu diğer yaratılmış olanlardan farklı kılan ruhi yapısıdır. Yüce Rabbimiz, insanın yaratılış süreciyle ilgili olarak; “Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”[1] diye buyurmaktadır. İnsan, Hak Teâlâ’nın vermiş olduğu ruhu dünya hayatının nihayetine kadar emanet olarak taşımaktadır. Sonrasında ise “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz Ona döneceğiz.”[2] âyet-i kerîmesinin hakikatine uygun olarak Allah’a kavuşacağız. Bize bahşedilen tertemiz ruhun, temiz olarak emanetin sahibi olan Allah’a geri dönmesi için gayret göstermekle imtihan edilmekteyiz. Bu imtihandan başarılı çıkmanın yolu, nefsin ruhumuzu kirleten arzu ve isteklerini terbiye etmekten geçmektedir.

Aziz Müslümanlar!

Nefis ruha ait bir özelliktir. Ruhta bulunan bu özellik, insana devamlı olarak günah işlemeyi telkin eder. Nefis, bitip tükenmek bilmeyen istekleri yerine getirildikçe güç kazanır; salih ameller işlendikçe ve takva ile yaşandıkça da zayıflar. Hak Teâlâ “Sana gelen iyilik Allah’tan, başına gelen kötülük ise nefsindendir.”[3]diye buyurarak nefsin tehlikesine değinmiştir. İnsanlığa örnek olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v.): “Allah’ım! Nefislerimizin şerrinden sana sığınıyoruz.”[4] diye dua ederek, nefsin kışkırtıcı ve yoldan çıkarıcı vasfına dikkat çekmiştir.

Geçmişte yaşamış olan İslam büyükleri nefsin tehlikesini kavramış ve her daim “Allahım! Bir an bile beni nefsimle baş başa bırakma!” diye niyazda bulunmuşlardır.

Kıymetli Cemaat!

Nefsin istek ve arzularının frenlendiği değil, bilakis kışkırtıldığı bir dönemde yaşamaktayız. Âdeta insanlık heva ve hevesini din edinmiş, sonu gelmeyen arzularının peşinde bir ömür sürdürür hâle gelmiştir. Bu süreçte insanlık İslam ahlakına muhtaç vaziyettedir. Resûlullah (s.a.v.)’in “(Allah’ım!) Beni güzel ahlaka eriştir. Senden başka güzel ahlaka eriştirecek yoktur. Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlakı benden uzaklaştıracak yoktur!”[5]şeklindeki duasına sığınacağımız günlerden geçmekteyiz. Nefsimizi İslam ahlakıyla terbiye etmeli, her namazın ardından dua etmeliyiz.  Unutmamalıyız ki namaz, bizi kötülüklerden alıkoyar ve nefsimizi de temizler.

Değerli Kardeşlerim! 

Peygamberimiz (s.a.v.) “Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak ise nefsinin hevasına tabi olduğu hâlde bu durumundan hayır umandır.”[6] diye buyurmuştur. Şehvetimize yenik düşmek, nefsimize teslim olmak bizi uçuruma sürükleyecektir. Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de “Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.”[7] diyerek bizleri uyarmıştır. Kurtuluşa ermek, Onun emir ve yasaklarını ciddiye almak, yüce Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine tabi olmak ile mümkündür. Allah bizleri nefsine yenik düşen değil, nefsini terbiye eden ve İslam ahlakını yaşayan kullarından eylesin. Amin.

[1] Secde suresi, 30:9

[2] Bakara suresi, 2:156

[3] Nisâ suresi, 4:79

[4] Dârimî, “Nikâḥ”, 20; İbn Mâce, “Nikâḥ”, 19

[5] Müslim, Müsâfirîn, 201

[6] Tirmizi, Kıyâmet, 25/2459; İbn Mâce, Zühd, 31

[7] Meryem suresi, 19:59

 

Hutbe-Türkçe

Hutbe-Arapça

Hutbe-Hollandaca

Hutbe-Danca

Hutbe-Norveççe