HAFTALIK SOHBET

Kıyamet Alâmetleri ve Ahiret Hayatının Devreleri 1

 

Kıyametin ne zaman kopacağını sadece Allah (c.c.) bilir. Nitekim Cibril hadisi diye bilinen şu hadis-i şerifte de bu gerçeği görüyoruz:

Hz. Ömer (r.a.) efendimiz anlatıyor:

“Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)'in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.s.)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve: "Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “İslâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu." "Bana imandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına ve şerrine inanmandır" buyurdu. O zât yine: "Doğru söyledin" dedi. Bu sefer: "Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat: "Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular. "O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.s.): "Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak,

yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki: “Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: "Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlü bilir" dedim. "O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular. (Buhârî, İman 1; Müslim, İman 1).

Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın buyurduğu gibi, biz de sadece kıyametin alâmetlerinden bahsedeceğiz; daha sonra da âhiret hayatının devreleri hakkında kısaca bilgiler sunacağız.

A) Kıyamet Alâmetleri (Eşratu’s sâat) Kıyamet alâmetleri iki kısımdır:

1. Küçük Alâmetler:

Dinî emirlerin ihmal edilmesi ve ahlâkın bozulması gibi insanların iradeleri neticesinde meydana gelecek olumsuz olaylardır. Aslında Peygamber efendimiz (a.s.)’ın gönderilmesi ve onunla peygamberliğin sona ermesi de bir kıyamet alâmetidir. İlmin ortadan kalkıp bilgisizliğin artması, sarhoş edici içkilerin içmesi ve zina fiilinin alenî olarak işlenmesi, ehliyetsiz insanların idarede söz sahibi olmaları, insan öldürme olaylarının çoğalması, zenginliğin artması, zekât verecek fakirin bulunmaması gibi olaylar kıyametin küçük alâmetlerinden bazılarıdır. Şu hadis-i şerif bunlardan bir tanesidir:

Ebu Hureyre (r.a.)’den: Peygamber Efendimiz (a.s.) şöyle buyurdu: “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin.” “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" denince, Peygamberimiz, “İşler ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyiniz” buyurdu. (Buhari, c. 1, shf. 103, H. No: 57)

2. Büyük Alâmetler:

Kıyamet kopmadan hemen önce meydana gelecek ve peşi peşine olacak olaylardır. Bu alâmetler öyle olaylardır ki, tabiat kanunlarını aşar ve insan iradesinin dışında gerçekleşir. Peygamber efendimiz (a.s.), bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

On büyük alâmet görülmeyince, kıyâmet kopmaz: Duman, Deccâl, Dâbbetülarz, güneşin batıdan doğması, Îsâ (a.s.)’ın gökten inmesi, Ye’cüc ve Me’cücün çıkması, doğuda-batıda ve Arabistan’da çökmelerin olması, bunlardan sonra Yemen’den bir ateş çıkıp halkı bir yere toplaması.“ (Müslim, Fiten, 39, İbn Mace, Fiten, 28) Görülecek bu kıyamet alâmetlerinden,

Duman: Müminleri nezleye tutulmuşa, kâfirleri sarhoş olmuş hâle getirecek ve bütün yeryüzünü kaplayacaktır.

Deccal: Bu isimde bir şahıs çıkacak , -haşa- ilahlık iddiasında bulunacaktır. Adına istidrac denilen bazı olağan üstü şeyler gösterecek; neticede Hz. Îsâ (a.s.) tarafından öldürülecektir.1

Dâbbetü'l-arz: Bu isimde bir canlı çıkacak, yanında Hz. Mûsâ (a.s.)'ın asâsı ve Hz. Süleyman'ın mührü bulunacak, asâ ile müminin yüzünü aydınlatacak, mühür ile kâfirin burnunu kıracak, böylelikle müminlerin ve kâfirlerin tanınmaları sağlanmış olacaktır.

Güneşin Batıdan Doğması: Kıyametin kopmasına yakın, güneş Allah’ın emri ile batıdan doğacak ve tekrar batıdan batacak. Bu olaydan sonra iman edecek insanların imanları kendilerine fayda vermeyecektir.

Ye'cûc ve Me'cûc'ün Çıkması: Bu isimde iki topluluğun yeryüzüne dağılarak bir süre bozgunculuk yapacaklar ve kıyımlarda bulunacaklardır. Hz. Îsâ'nın Gökten İnmesi: Hz. Îsâ (a.s.), gökten inecek, insanlar arasında Peygamberimiz (a.s.)’ın dini üzere amel edecek, tam bir adil düzen kuracak, deccali öldürecek ve sonra kendisi de ölecektir.

Yer Çöküntüsü: Biri doğuda, biri batıda, biri de Arap yarımadasında olmak üzere üç büyük yer çöküntüsü olacaktır.

Ateş Çıkması: Yemen-Aden tarafında bir büyük ateş çıkacak, her tarafı aydınlatacak ve insanları bir yere toplayacaktır.

Kıyamet alâmetleriyle ve âhiret hayatıyla ilgili olarak bir çok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Ancak bu verilen haberlerin gerçek anlamlarını Allah (c.c.) bilir. Bazı yorumlar yapılabilir.

Bu alâmetler görüldükten sonra adına sȗr denilen bir aleti İsrafil (a.s.) üfürür ve kıyamet kopar, bütün canlılar ölür.

3. Sûr ve Sûra Üfürüş

Sȗr, seslenmek, boru veya üflenince ses çıkaran boynuz demektir. Dinimizde ise, yukarda da ifade edildiği gibi, “kıyametin kopmasını belirtmek ve sonra bütün canlıların dirilerek mahşer yerine toplanması için İsrâfil (a.s.)’ın üfüreceği boru”dur. Şu hadis-i şerif bize sȗru tarif ediyor:

Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)‘den: “Bir a‘rabî Peygamberimiz (s.a.v.)‘e geldi ve sȗr nedir? diye sordu. Efendimiz (a.s.), “Kendisine üfürülen bir borudur“ buyurdular. (Tirmizi, Kıyamet, 8, H. No: 2354)

1 İstidrac, Allah’a isyanda çok ileri giden insanların, Allah’ın kendilerine verdiği mal, başarı ve sıhhat gibi nimetlerle isyanlarını daha da artırmaları ve sonuçta helâk olmalarıdır.

Kur’an-ı Kerim’de hem birinci hem de ikinci sȗra işaret edilerek şöyle buyurulmuştur:

“Sur'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (Zümer, 39:68)

“Nihayet Sur'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler”. (Yasîn, 36:51)

İki sȗr arasındaki zamanın da yine ne kadar olacağına dair bilgi Allah (c.c.)’ın katındadır.

4. Yeniden Dirilme (Ba’sü Ba’del Mevt) ve Âhiret Halleri

Ba’s, “öldükten sonra tekrar dirilmek” demektir. Âhiret hayatının en önemli devrelerinden birisidir. İsrâfil (a.s.)’ın sûra ikinci defa üfürmesinin ardından tekrar bütün mahlȗkat dirilecektir.

Ehl-i sünnet inancına göre, yeniden diriliş, hem ruh hem de ceset ile olacaktır. Çürüyen ve yok olan cesetler tekrar toplanarak dirilecek, ruh yeniden bedene dahil olacaktır. Yeniden dirilişi şu âyetler bize anlatmaktadır.

“Nihayet Sur'a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar”. (Yasin, 36:51:53)

“Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir”. (Yasin, 36:78- )79

Çünkü bir şeyi yoktan var eden, o şeyi yeniden yaratabilir. Yaratılışı zor olan bir şeyi yaratan yaratılışı kolay olan bir şeyi çok daha kolay yaratabilir. Örneğin yerlerin ve göklerin yaratılması, bir insanın yaratılmasından daha zordur. Kaldı ki, Allah (c.c.) için –haşa- zorluk diye bir şey söz konusu değildir. Her yıl ölen yeryüzünü Allah (c.c.) her bahar ayında yeniden diriltir. Yemyeşil ağaçtan onun tam zıddı olan ateşi halkeder, suyu ateşe çevirebilir, ateşi yakmaz hale getirebilir. Şu âyetler bize bunları anlatmaktadır:

“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir”. (Hac, 22:5)

“Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O, her şeye kadirdir”. (Ahkaf, 46:33)

“İlkin mahlukunu yaratıp (ölümden) sonra bunu (yaratmayı) tekrarlayan O'dur, ki bu, O'nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O'nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir”. (Rum, )30:27

"İnsanın kuyruk sokumu kemiği (acbü'z-zeneb) dışındaki her şeyi, ölümünden sonra çürüyüp yok olacaktır. Kıyamet günü tekrar diriltme bu çürümeyen parçadan olacaktır" (Müslim, Fiten, Babu ma beyne’n- Nefhateyn, H. No: 7603)

5. Haşir ve Mahşer

Haşir, sözlükte “toplanmak, bir araya gelmek" demektir. Istılah olarak ise, Allah Teâlâ’nın insanları tekrar diriltildikten sonra hesaba çekmek için bir araya

gelmek" demektir. Istılah olarak ise, Allah Teâlâ’nın insanları tekrar diriltildikten sonra hesaba çekmek için bir araya

toplamasıdır ki, toplanma yerine de “mahşer” veya “arasat” denir. Haşir gününü anlatan âyetlerden birisi olan şu âyette bunu görüyoruz:

“Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola gitmemişlerdi”. (Yunus, 10: 45)

İbn Abbas (r.a.)’dan: Peygamber Efendimiz (a.s.) buyurdu ki; “İnsanlar kıyamet günü yaratıldıkları günkü gibi, yalın ayak, başı açık ve çıplak olarak haşrolunur”. (Tirmizi, Mâ-câe fî şe’ni’l Haşr, H. No: 2347)

6. Amel Defterlerinin Dağıtılması

İnsanlar, haşir meydanına toplanınca, dünyada yapmış oldukları amellerinin içinde bulunduğu defterleri kendilerine verilir ve kendi kendilerini muhakeme etmeleri istenir. Bu defterler dünyadaki defterlere benzemez. Kirâmen Kâtibîn meleklerinin yazdığı bu defterler hakkında Kur’an-ı Kerim’de şu ifadeler vardır.

“Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. "Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" BöyIece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez”. (Kehf, 18:49)

“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter”. (İsra, 17:14)

Amel defterleri cennetlik olanlara sağ taraflarından, cehennemliklere ise sol taraflarından veya arkalarından verilir. Defteri sağdan alanlara “ashâb-ı yemîn", soldan veya arkadan alanlara da “ashâb-ı şimâl" denilir. Defteri sağdan almak, müjdeye, soldan almak ise azaba haber olarak kabul edilir.

Alınacak Dersler:

1. İman, İslam ve İhsan ölçülerinde bir mümin olmak gerekir.

2. Zamanımızda çoğalmış olan kıyamet alametleri karşısında yapacağımız en akıllı iş, hem kendimizin hem de neslimizin kurtuluşu için gayret

etmek olmalıdır.

3. Kıyamet yaklaşmış olsa bile kendi kıyametimiz kopmadan önce hazırlıklar yapmalıyız.

4. Kabir sualine cevap verebilmek için, imanımızı devamlı kontrol etmeliyiz.

5. Âhiret hayatını aklen kavramasak bile, bizim anlayışımız kafi gelmediğine hükmedip, teslim olmalıyız.

Ödev:

Cibril hadisinin, İslam, İman ve İhsan tariflerini veren kısımları ezberleyelim..

Kaynak: İGMG Ev Sohbetleri

Düzenleyen: Bülent Abdikoğlu