ERKAM SOHBETİ

20.11.2018 Salı günü Erkam Sohbet’imizi Aydın Geçgel kardeş’imizin evinde icra ettik , konumuz , Aliya İzzetbegoviç

Şüphesiz Allah’ın sayısız yaratıkları vardır. Allah yarattıkları arasından insanları seçmiş ve onları yaratıklarının en şereflileri yapmıştır (eşref-i mahlukat). Allah’ın insanlar arasından da seçtiği havâs (özel seçilmiş) kulları vardır. Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmuştur: peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle, salihlerle birliktedir. Bunlar ne güzel arkadaştır!’’

Bu ayet-i kerime’de geçen şahsiyetler Allah’ın seçkin kıldığı kimselerdir. Bunların sıralamaları ise aynen ayette olduğu gibidir:

1. Peygamberler (salât ve selam onların üzerlerine olsun)

’’Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği

2. Sıddıklar 3. Şehitler 4. Salihler

Peygamberlik makamı Hz. Muhammed ؐ ile birlikte sona ermiştir. Ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Ancak sadıklar, şehitler ve salihler zümreleri hep olacaktır. Sayıları nispeten daha düşük olsa da, Peygamberimiz ؐ’e gelecekte de ümmetinde ‘sâbikûn’ taifesinden kişiler – yani salih önderler – bulunacağı vahyolunmuştur. Rabbimiz Vâkıa suresinde buyuruyor ki: “(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir (sâbikûn onlardır). İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir. Onlar, Naîm cennetlerindedirler. Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.”Bu ayetleri açıklarken Peygamberimiz ؐ sâbikûn taifesini oluşturan ‘öncekiler’ ile sonrakiler’in ikisi de kendi ümmetinden olduğunu ifade etmiş.Onların varlığı genelde insanlık için, özelde ise Müslümanlar için Allah’tan bir lütuftur. Çünkü onlar yaşamlarıyla insanlığa örnek oldular, mücadeleleriyle örnek oldular, şahsiyetli duruşlarıyla ve ahlak timsali kişilikleriyle örnek oldular. En önemlisi de Yüce dinimiz İslam’ın bulundukları zaman ve şartlarda yaşanabilirliğini hayatlarında ve mücadelelerinde göstermeleri bakımından çok önemli misyon eda ettiler. Allah onlardan razı olsun. İşte bu zümreyi Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle över:

‘‘Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler.

Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç değiştirmediler.‘‘

Bu Ayeti Kerimede övülen yiğit insanların özellikleri mealinden de anlaşıldığı üzere şöyledir; İman; Allah .1“Müminlerden” buyuruyor. Yani hakiki iman sahibi olmadan Allah’ın övgüsüne sahip olunmaz. 2. Yiğitlik; Ayetteki ‘‘Ricâl‘‘ adamlar anlamında olmakla birlikte yiğit olanlar manasındadır. 3. Sadâkat; Doğruluk, dürüstlük ve sözde durma. 4. Allah’a verilen sözü, onun dinini bozmamak ve bozulmamak. 5. Ve dolayısıyla sebat etmek; Yani ölünceye kadar hakta sarsılmadan, eğilmeden bükülmeden sebat etmek. Her asırda bu İlâhî övgüye mazhar olan salihler, şehitler, iyiler, liderler, alimler, sadıklar, bilcümle önden gidenlerimiz (sâbikûn) olmuştur. Yaşadığımız asırda da nicelerine Allah’ın lütfuyla şahit olabiliyoruz. Allah onlardan

razı olsun. İşte o yiğit ve örnek şahsiyetlerden biri, Aliya İzzetbegoviç (rh). Aliya İzzetbegoviç’in Kısaca Hayatı

Aliya İzzetbegovic 1925'de Bosna-Hersek'in Bosanski Samac ilinde doğdu. Saraybosna'da hukuk eğitimi gördü ve avukat olarak çalıştı. 1946 yılında Genç Müslümanlar Örgütü'ne üye olmaktan üç yıl hapse mahkûm edildi. "İslam Deklarasyonu"nu yayınladı. 1983 yılında düşüncelerinden dolayı 14 yıl hapse mahkûm oldu. Cezasının beş yılını hapiste geçirdi. Yugoslavya'nın dağılma sürecine girdiği dönemde Demokratik Eylem Partisi (SDA)'ni kurdu ve genel başkanı seçildi. Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunda meydana gelen anî ve sarsıcı siyasî gelişmelerin akabinde Komünist yönetimin çökmesiyle birlikte yapılan ilk serbest seçimlerde Bosna-Hersek Cumhuriyeti Devlet Başkanı seçildi.

Sırpların Bosna-Hersek Cumhuriyetine karşı başlattığı ve Hırvatistan'ın da bazen müttefik bazen düşman olduğu savaş boyunca Aliya İzzetbegoviç Sırp ve Hırvat güçlere karşı yürütülen bağımsızlık savaşına liderlik yaptı. 1995 yılında savaşa son veren Dayton Anlaşması'nın imzalanmasından sonra 1996'da yapılan seçimlerde üçlü başkanlık konseyine seçildi. Devlet Başkanlığı dönemi boyunca uluslararası gücün baskılarına karşı çıkan İzzetbegovic, 2000 yılında sağlık nedenlerini gerekçe göstererek başkanlık görevinden istifa etti. Aliya İzzetbegoviç 19 Ekim 2003 yılında vefat etti.Allah Rahmet Eylesin.

 İlmi : Cennet mekan Aliya İzzetbegoviç bilge ünvanını tesadüfen almadı. Bilakis fazlasıyla hak etmiş bir bilge devlet ve aksiyon adamıydı. Onun şu sözleri onun bilgeliğini gösteriyor: “Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?” İslam alemine ve ilim camiasına bıraktığı çok değerli eserler onun ilmi kariyerini ve bilgi birikimini göstermesi bakımından fazlasıyla yeterlidir. Eserleri: Konuşmalar, Özgürlüğe Kaçışım/Zindandan Notlar, İslami Yeniden Doğuşun Sorunları, Geleceği Yenilemek, İslam Deklarasyonu, Doğu Batı Arasında İslam, Tarihe Tanıklığım, Köle Olmayacağız, Bosna Mucizesi. Her biri birbirinden değerli olan bu eserleri günümüz Müslümanları itinayla okumalı ve anlamalı.

 Kişiliği : Aliya İzzetbegoviç, entelektüel, mücadeleci, cesur ve bir o kadar da mütevazi bir kişiliğe sahipti. Dava arkadaşlarından bizzat dinlemiştim.6 Onun mütevazi kişiliğini şöyle anlatmışlardı: Son yıllarını geçirdiği konutunda pencerenin perdelerini aralar ve devlet tarafından konutu korumakla görevlendirilen polisleri görür, onları çağırır ve orada ne yapıyorsunuz diye sorar. Onlar da, efendim sizi korumakla görevlendirildik diye cevap verirler. O da onlara hadi oturun beraber kahvaltı yapalım der, onlarla birlikte oturur yemek yer. Onların dışarda ayakta beklemelerinden rahatsız olurdu.

 Şahsiyeti: Şöyle diyordu: Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de batı'nın gözü önünde, batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna  için nefret, çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.

Allah, hayvanlardan farklı olarak bizi dik yürür şekilde yarattı. Çoğu insan bu imtiyazı kullanmaz, hayatlarının çoğunda eğilirler, hatta sürünürler. İnsan böyle mi yapmalı? Allah’ın bu büyük nimetlerini, dik yürümeyi reddetmek nankörlük değil mi?

 Cesareti : Diyordu ki; “Tarih baştan aşağı, küçük fakat kararlı, cesur ve akıllı insan topluluklarının, hadiselerin seyrini değiştirdiklerini anlatan bir hikayedir.”

“İslamiyetin ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.” Bu sözlerini yaşantısıyla da gösteriyordu. Buna iki örnek; Bir bombardıman esnasında bir evin penceresinden kendisine, “Efendim, siz korkmuyor musunuz?” diye seslenen Bosnalı kadına şu cevabı vermişti: “Evet bende korkuyorum ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla.”

Uçakla bir yurt dışı seferinden dönüşünde pilot kendisine Efendim şu anda Saraybosna’ya inmemiz mümkün değil. Çünkü Saraybosna yoğun bombardıman altındadır dediğinde pilota çıkışır ve “Derhal inin pilot efendi. Halkım bombalanırken biz geri dönüp kaçacak değiliz” der.

 Cihadı :  Çok eski sayılmaz, henüz dün diyebileceğimiz kadar yakın tarihimizde doksanlı yıllarda ve dünyanın gözü önünde cereyan eden Bosna savaşı esnasında tüm dünya yıllarca onun ve halkının mücadelesini izledi. Onu halkının başında bir cumhurbaşkanı, meydanlarda bir hatip, camilerde bir âbid ve cephelerde askerlerinin arasında bir başkomutan olarak gördük. Tüm insanlık da, Allah da buna şahittir.

Savaşta Bile Ahlak Bir ahlak timsali olan Aliya, savaş esnasında bile ahlak vurgusu yapar ve şöyle der idi; ‘‘Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. ‘‘Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.‘‘ Ayrıca ”İktidar insanları şımartır. Bu şaşmaz kural.” diyerek, çok önemli bir hususa dikkat çekmiştir. Her iktidar insanları bozar ve bu bozgunculuğun yıkıcı etkisine ancak sadece Allah’a iman ve ahlaki değerlerin sürekli canlı tutulması faaliyeti karşı durabilir.Bir gün askerlerden biri gelip kendisine “Onlar bizim kadınlarımıza tecavüz ediyorlar, onlar bizim kadınlarımızı, yaşlılarımızı ve çocuklarımızı öldürüyorlar. Buna bigâne kalmamalıyız” dediğinde, Aliya çok veciz bir şey söylüyor: “Sırplar bizim öğretmenimiz değiller.”

 Düşüncesi:  Aliya İzzetbegoviç idealist, büyük hedeflerin insanıydı. Şu sözleri onun ideallerinin ve düşünce yapısının temelini oluşturuyordu: ‘‘Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.” Onun düşünce yapısını 70li yıllarda yayınladığı, İslam Deklarasyonundan anlamak mümkündür. Çünkü deklarasyonu incelediğinizde şunu görürsünüz;

1. Hedef: Müslümanların İslamlaşması. 2. Slogan: İnanmak ve mücadele etmek. “Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan, dünya tasavvurunda ibadethane ile fabrikanın yan yana olması gerektiğine izin vermekle kalmayıp talep eden, insanları sadece terbiye etmek değil aynı zamanda onların dünyadaki hayatlarını kolaylaştırmak gerektiğini düşünen ve bu iki hedefin birbirine kurban edilmesi için hiçbir sebebin bulunmadığı fikrinde olan kimse, oİslâm’a aittir.” “Ne olduğunu ve köklerinin nereden geldiğini bilmeyen bir ülke, nereye gideceğini ve yüzünü neye doğru çevirmesi gerektiğini bilebilir mi?” “Bu mesajı bütün dünya Müslümanlarına göndererek biz açıkça vaad edilmiş bir ülkenin, mucize gösterenlerin ve mehdilerin mevcut olmadığını ifade ediyoruz. Sadece çalışma, mücadele ve uğruna kurban verilen yol vardır.”diyen Aliya, Müslüman Halkların ve Müslümanların İslamlaşmasına dair bir program niteliğinde olan, " İslam Deklarasyonu’nu yazdı ve dünyaya ilan etti.

 • İslam Deklarasyonu''ndan bazı kesitler:

• İslam Dünyası Müslümanlara Aittir.

 İslam dünyası Müslüman halklara aittir. Çünkü coğrafi olarak birinci mevkide, muazzam doğal kaynaklara ve 700 milyonluk bir nüfusa sahip, çok büyük siyasi ve kültürel geleneklerin mirasçısı ve canlı İslam düşüncesinin taşıyıcısı olan bir dünya, uzun zaman boyunca kiracı olarak kalamaz. Bu anormal duruma son verecek yeni Müslüman neslin önünü kesebilecek bir güç yoktur. Bu inançla biz, Müslümanların İslam dünyasının yönetimini ele almaya karar verdiklerini ve o dünyayı kendi düşüncelerine göre tanzim edeceklerini dost ve düşmanlarımıza ilan ediyoruz."

 İslam Birliği :   "Dünyadaki bütün Müslümanların ve Müslüman toplulukların bir araya getirilmesi..İslami düzenin doğal eğilimidir.. Bugünkü şartlarda bu eğilim Fas''tan Endonezya''ya, tropik Afrika''dan Orta Asya''ya büyük İslam federasyonunun(Birliğinin)kurulması için bir mücadeledir. Bu vizyonun dile getirilmesinin, ortamımızda bulunan ve kendilerini realist diye isimlendiren veya öyle zanneden birçok insanı sinirlendirdiğinin çok iyi farkındayız ve bu sebepten dolayı biz bu hedefi daha da sesli vurguluyoruz.. "  Müslüman Ülkeler İmkanlarını Birleştirmeli! Her Müslüman ülkenin kendi özgürlüğü ve refahını inşa edebilmesi ancak bütün Müslümanların refah ve özgürlüğünü inşa etmekle mümkündür. Fakirlik denizinde iki zengin ada olan Kuveyt ve Libya'nın ayakta kalmaları mümkün değildir. Eğer İslamî dayanışma içinde bulunmazlar ve komşu Müslüman ülkelere yardımcı olmazlar ve bencilliği rehber edinirlerse, bu durum diğer ülkeleri de benzer davranışa sevk etmez mi? Ve bu, düşmanların arzuladıkları kargaşa ve nefret durumuna götürür. Zengin Müslüman ülkelerin İslamî görevlerini yerine getirirken onların en yüksek menfaatlerinin gerektirdiğini yapmış olurlar. Her Müslüman ülkenin önünde bulunan alternatif açıktır, ya diğer Müslüman ülkelerle birlik içinde ayakta kalmayı, ilerlemeyi ve her meseleyle başa çıkacak gücü garanti edecekler veya her geçen gün içinde daha fazla gerileyecek ve zengin yabancılara bağımlılık içine düşeceklerdir.Duygusal Bir Toplumdan Şuurlu Teşkilatlanmış Birliğe Kur'an-ı Kerim'e karşı var olan teslimiyetin uygulanması için kararlılığa,duygusal İslam toplumundan teşkilatlanmış şuurlu birliğe, gelecek kanunlar ve kurumların ahlakî ve sosyal içeriğini oluşturacak halk hümanizmi de açık fikirlere dönüşmelidir. Bu dönüşümü kim ve nasıl gerçekleştirecek?

Hadiselere olan her tesir toplumsal bir etkidir. Her başarılı mücadele sadece ortak ve organize edilmiş mücadeledir. Genç nesil kendi dönüşüm görevini ancak, heyecan ve şahısların bireysel hasletlerinin ortak ve koordineli eylem metotlarıyla birleştiği, arzular ve idealizmin organize edilmiş harekete dönüştüğü zaman diliminde yapmış olacaktır. Bu hareket her yerde hayat, fikir ve eylem yaratacaktır. O, uzun ve derin uykudan sonra bir dünyanın vicdanı ve iradesi olacaktır.

 Hz. Muhammed ؐ’in Tarifi

 Özellikle Kur’an ı kerimde ifade etiği gibi bizim için en güzel örnek Peygamber ؐ olduğu için

onun hayatını bilmek gerekir. Onu hayatta çeşitli durumlarda görüyoruz: Hz. Hatice’nin mutlu ve heyecanlı eşi, Hira tepesinde düşüncelere dalmış bir derviş, Uhud savaşında cesur bir savaşcı, Hudeybiye’de mahir bir diplomat, ölü dostunun mezarında ağlayan normal bir insan ve her şeyden önemlisi misyonunun dünya için önemine sarsılmaz bir biçimde inanan ve dünyanın dört bir tarafına mesaj gönderen lider olarak görüyoruz. Muhammed ؐ güzeldi fakat manken değildi; İyiydi fakat enayi değildi; Cesurdu fakat acımazsız değildi; Akıllıydı fakat filozof değildi; Basiretliydi fakat hayalperest değildi; Bilgeydi fakat ukala değildi. Bütün bunlar onun şahsında bulunan üstün insanlıkla Muhammed ؐ çevresini fetheden özellikleriydi. Kavramlar ve eşya

içinde hakikati ve özü seviyordu, vefat edene kadar da öyle kaldı. Yaşlandığında ve zaferi elde ettiği halkının lideri ile bütün Arabistan’ın tartışmasız lideri olduğunda da onun evi en mütevazi evlerden, onun yemeği ise çoğu zaman arpa ekmeği ve bir avuç hurma idi. Kendi mütevazi örtüsünün yırtık ve ayakkabısının söküğünü kendi elleriyle diker, aynı zamanda devlet işlerini yürütürdü. Bütün bunları bildikten sonra bu insanı sevmemek mümkün mü!?

 Bazı Sözleri

 “İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”

“Dinle kanun, terbiyeyle güç birleşti, İslam, düzen oldu.”

“Özgürlük verilmez, alınır.”

“Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.” “İslam en iyi ama biz, en iyiler değiliz.”

“İslam arzuların yok edilmesi değil, kontrol edilmesini ister.”

“İnsanlara hayat bahşetmek, ölü ruhları diriltmek maksadıyla indirilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, ne yazık ki bugün insanlar kolay can versinler, diye başlarında okunmaktadır.”

  “Kur’an ve İslam sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”

“İktidar insanları şımartır. Bu şaşmaz kural.”

“Acılar ve ızdıraplar içinde doğan dinler ve devrimler rahat ve konfora gömülünce biter.” “İslam güzel de, Müslüman bunun neresinde?”

“İdare edilmek için eğitilen kuşaklar İslam’ın ilerlemesini sağlayamazlar.”

“Bütün canlılar acı çeker fakat insan ızdıraba fikir giydirir.”

“İnsan, tüm ilimlerin onun hakkında söylediklerinden daha fazladır.”

“Ben dindarlığımı annemin dindarlığına borçluyum.”

“Ümit en son ölen şeydir.”

“Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel ne varsa onun adı İSLAM’dır.”

“Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!”

“Din ahlaktır; onu hayata geçirmek ise terbiyedir.”

“Belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; ama, İnşallah İslam’ı çiğnetmeyeceğiz.”

“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

 Aliya İzzetbegoviç’in Son Vasiyeti

1. Beni ucuzundan bir kefenle kefenleyin.

2. Bana ağıt yakmayın.

3. Cenazemde çalgı müzik çaldırmayın.

4. Cenazemde şaşalı törenler yapmayın.

5. Beni hiç bir zaman putlaştırmayın.

6. Beni şehitlerin arasına gömün.

7. Mezarıma anıt yapmayın.

8. Müslüman varlığımızın devamı için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayın.

9. Şartlar ne olursa olsun inancınızdan asla taviz vermeyin.

10. Düşmanlarınıza gelince, onlara kin ve nefretle yaklaşmayın, ama size yapılanlarını da asla

unutmayın.

11. Bosna’mıza gelince de, onu önce Allah‘a sonra da size emanet ediyorum.

12. Çok yaşadım ve çok yoruldum. Şimdi sevgilime kavuşmak istiyorum.

Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

 Alınacak Dersler:

1. Hz.Muhammedؐ’den sonra peygamber gönderilmeyecektir ,ama her asırda ümmetinde

salihler, sıddîkler ve şehitler bulunacak.

2. Müslüman olarak sadece kendi menfaatlarımızı değil, bütün insanlığın maslahatı için

çabalamalıyız.

3. Yerimizde oturup durumların düzelmesini beklemek mümine yakışmaz. Bizzat kendisi,

görmek istediği ıslahı gerçekleştirmek için ön safta bulunur.

Ödev:

Merhum Aliya İzzetbegoviç’in “İslamiyetin ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.” sözünü dikkatli okuyup kendimizi hesaba çekelim; acaba bizler sakin ve teslimiyetçi kişilerden miyiz yoksa cesur ve yeri gelince isyankâr ruhlu kimseler miyiz? Alıntıda geçen ideale ulaşabilmek için hayatımın hangi yönlerini gözden geçirmeliyim? Ne türlü faaliyetler başlatmalıyım? Bu soruların üzerine arkadaşlarınızla fikir yürütün.