GENEL SEKRETERLİK

“Müslümanlara gelince din özgürlüğü izafî olamaz!”

IGMG Genel Merkezi iftarında konuşan Genel Sekreter Bekir Altaş, din özgürlüğünün anayasalarda garanti altına alınmasına rağmen, Müslümanlar olarak bu özgürlüğün izafi olduğunu tecrübe ettiklerini söyledi.

Kur’an-ı Kerim okunarak başlayan İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Merkezi kurumsal iftarında misafirler çeşitli konulara dair görüşlerini de dile getirdiler.  IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün Ramazan ayının özelliklerine değindiği konuşmasında ayrıca anayasal haklar ve terör hareketleri üzerinde durdu. Genel Sekreter Bekir Altaş da, Almanya anayasası çerçevesinde, Müslümanların din özgürlükleri bulunmasına rağmen bu özgürlüğü kısıtlama girişimlerini, din özgürlüğünün izafileştirilmesi olarak değerlendirdi.

Almanya İslam Konseyi Başkanı burhan Kesici de, Almanya anayasasında din özgürlüğü ile ilgili hükümlerin açık olduğunu, Müslümanların bundan başka bir şey istemediğini ama, siyaset ve idarenin, Müslümanlar için farklı altyapılar oluşturma gayretinde olduğunu söyledi.

T.C. Köln Başkonsolosu Ceyhun Erciyes ise Almanya’daki Türk toplumunun artık buranın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirtti. Başkonsolos Erciyes burada yaşayan Türkler için eğitim ve anadil Türkçe derslerinin önemine dikkati çekti ve Türklerin Türkiye ile kültürel bağlarının güçlendirilmesinin devam edeceğini bildirdi.

Erciyes, “Yaşadığımız zaman diliminde çeşitli tehditlerle karşı karşıyayız. Bunların başında ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı yer alıyor. Sri Lanka, Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırıları toplumu bölmeyi amaçlıyor. Türkiye ve Almanya’nın bu saldırılar karşısında dik duruşunu taktirle karşılıyoruz. Göçün ilk döneminden bugüne çok meseleler halledildi, ama hala aşılması gereken sorunlar vardır.” şeklinde konuştu.

Katolik Kilisesini temsilen iftara katilan ve bir konuşma yapan Köln Başpiskoposluğu Diyalog Sorumlusu Prof. Dr. Thomas Lemmen de Almanya anayasasının tanrı ve insan önündeki sorumluluğa dikkat çektiği konuşmasında, Almanya anaysasının Almanya’daki yurttaşları Tanrı ve Almanlar önünde değil insanlar önünde sorumlu tuttuğunu, ama anayasada Tanrı önündeki sorumluluktan bahsedilmesinden rahatsız olanlar bulunduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Özgürlük ve eşitlik, özelikle dinî  inançları yaşanması, anayasanın koruma altına aldığı temel değerlerdendir. Anayasada buna yer verilmesi, korkunç bir tecrübe sonrasında olmuştur.” Dr. Lemmen, AB Komisyonu Başkanı Junke’nin şu sözlerini de hatırlattı: “20. Yüzyılda beraber yaşamayı istemeyenler ve bunu beceremeyenler milyonlarca insanın hayatını yok etmişlerdir.”

İftarda konuşan KRV Protestan Kilisesi Temsilcisi, Dr. Ralf Lange-Sonntag, “Hep birlikte anayasamıza sarılalım Avrupa’da yaşayan bütün insanlar için ortak hareket edelim.” Dediği konuşasında bu iftarda kişisel olarak değil, eyalet kilisesini temsilen bulunduğunu söyledi. “Hepsinin sizlere tebriklerini sunuyorum.  20 yüzyılın korkunç olayları sonrasında, bugün Almanya’da Müslümanlar ile Hristiyanların bu cümle altında birleşmelerini önemli buluyorum.” Diyen Dr. Lange-Sonntag “Gelin beraberce Almanya’da Avrupa’da ve aynı zamanda Avrupa’ya gelen insanlara karşı sorumluluklarımızı üstlenelim.” diye konuştu.

Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici konuşmasında Almanya’da Anayasanın kabul edilişinin yıldönümünde, İslamî dinî cemaatlerin Hristiyanlarla ya da Yahudilerle veya diğer dinî cemaatlerle aynı haklara sahip olmadığını en azından böyle bir alt yapı olmadığını söyledi. “İlginçtir ki, Müslümanlara haklarını vermek adına, anayasaya aykırı olarak yeni yapılanmalar planlanabiliyor.” diyen Kesici şöyle devam etti: “Biz de diyoruz ki, Anayasa bize yetiyor. Çünkü bu ara çözümler sonunda anayasaya aykırı bir şekle dönüşüyor. Bu durumu bir rapor ile ortaya koyduk. Biz farklı bir hak istemiyoruz ve Müslümanların farklı olarak değerlendirilmesine de karşı çıkıyoruz.”

Yasak talepleri ayrımcılığa ve dışlanmaya zemin hazırlıyor 

IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün konuşmasına söyle başladı: “Oruç insanlık tarihi kadar kadim olan bir ibadettir. İnsanlıkla başlamıştır ve her dinde her dine farklı yansımaları ile adet haline gelmiş. Oruç ile insanlar Allah’a yaklaşmayı ummuşlar, kendilerini disipline etmek, nefislerini nefislerini terbiye etmek adeta kendilerini özgürleştirmek için mücadele etmişleridir. Oruç kalkan olmakla birlikte bir özgürlüğün ifadesidir. İçimizdeki egoizme, bencilliğe, nefsî tutkulara karşı bir özgürleşme ifadesidir. Oruç, Hz. Adem ve Hz. Havva’dan akraba olduğumuzu, birbirimize daha fazla yakınlaşmamız, birbirimizle daha yakından tanışmamız gerektiğini, yer yüzünün hepimize bir emanet olduğunu hatırlatan bir ibadettir. Bu emanete kulluk bilinci ile yaklaşmamız gerektiğini hatırlatır.”

Ama maalesef pratikte bunun böyle olmadığının görüldüğünü söyleyen Ergün daha sonra şöyle devam etti: “Son dönemlerde aşırı ırkçı söylemlerin, radikal tabirlerin kullanılmasının yansımalarını dini terminoloji üzerinde görüyor bu şekliyle insanların din endeksli birbirlerine karşı hücum ettiklerini görüyoruz. Halbuki din insanların ortak yaşam biçimini sağlayacak en önemli yasadır.”

Avrupa’da İslam ve Müslümanlara baskılara da dikkati çeken Genel Başkan Kemal Ergün “Özellikle ramazan ayında yoğunlaşan birtakım yasaklama taleplerini kaygıyla izliyoruz.” diye devam ettiği konuşmasında yasakçı girişimlere vurgu yaptı: “Bir siyasetçi çıkıyor ‘İlkokullarda başörtüsü yasaklansın’ diyor. Bir diğeri ‘çocuklara oruç yasaklansın’ diyor. Soruyorlar bu siyasetçilere, ‘okullarda oruç ve başörtüsü ile ilgili kaç sorun yaşandı’ diye. Cevap: Bilmiyorum. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu hareketler sadece ve sadece ayırımcılığa ve Müslümanların dışlanmasına zemin hazırlar.”

IGM Genel Sekreteri Bekir Altaş da Almanya anayasasının inanç ve vicdan özgürlüğünü garanti altına aldığı gibi, bu özgürlüklerin sınırlandırılamayacağını, aynı zamanda dini özgürce yaşamayı da garanti ettiğini söylediği konuşmasında şunları söyledi: “Hatta kamusal alanda dahi dinî özgürlükler kullanılabilir. Ama bu güçlü anayasal garantilere rağmen biz Müslümanlar, din özgürlüğünün bizim için izafî olduğunu da tecrübe etmek zorunda kaldık. Çocukların sünnet meselesinde de gördük ki, Müslümanlar çocuklarını sünnet ettirdikleri için cezalandırılacaktı. Şükür ki, Yahudîler de çocuklarını sünnet ettirdikleri için ceza yok. Eğer konu sadece Müslümanları ilgilendirseydi ceza alacaktık. Aynı şekilde başörtüsü meselesi, helal et kesimi, kamusal alanda ibadet ve nihayet de okullarda çocukların oruç tutması meselesinde ayrımcı bir tutumla karşılaştık.”

Almanya anayasasının aileyi korumaya da özel bir hüküm koymuş iken, Müslümanların aile birleşiminde de ayrımcı tutumlara maruz kaldıklarını ve bu yüzden parçalanan aileler olduğunu söyleyen Altaş şöyle devam etti: “Mülteci aileler de birleşememektedir. Ayrıca, mültecileri korumak suç sayılmaktadır. Ailelerinden alınan Müslüman çocuklar, Müslüman olmayan ailelere verilmektedir. Halbuki anayasamız insana karşı sorumluluk bilincimizi hatırlatmaktadır. Bu anayasaya aykırı politikaları kelimelere  dökmek benim için çok zor. Mülteci yasaları ile, Sanki, Ren nehrinde bir insan boğulsa, boğulan o insan yardım etmek suç hâline getiriliyor.”

IGMG iftar programının sonunda, 1965 yılında, 3 Şubat günü Köln Katedrali önünde Ramazan bayramı namazı kılınmasını organize eden Yusuf Topçu’ya yapmış olduğu hizmetler için plaket takdim edildi.

Hanau Markt-Platz’da 6000 kişilik iftar

Bu arada, IGMG Hessen Bölgesi Hanau İslam Cemiyeti şehrin merkezi Marktplatz’da iki akşam açık hava iftarı gerçekleştirdi. Her yıl geleneksel hâle gelen ve bu yıl on yedincisi gerçekleştirilen açık hava iftarına Hanau ve yakın şehirlerdeki Müslümanlar ile Hanaulu vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Pazar meydanındaki iftarda iki gün boyunca yaklaşık 6000 kişi katılım sağladı. İftara, Genel Başkanımız Kemal Ergün, Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz ile Belediye Başkanını temsilen Belediye Meclis Başkanı Beate Funck, Breslev Yahudi Cemaati Başkanı Niko Deeg, Hanau Protestan Kilisesi temsilcisi Dr. Martin Lückhoff ile birlikte çevredeki İslamî kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.